AHİ EVRAN KİMDİR…


Kurmuş olduğu Ahilik Teşkilâtı ile toplumların sosyal, iktisadî ve siyasî
hayatımızı etkileyen, Selçukluların ve Osmanlı’nın devlet yapılarının
oluşturulmasına katkı koyan, teşkilatlanma uygulamalarıyla örnek olan Ahi
Evran, bir deri ustasıdır.
Esnaf sanatkarlara getirdiği kurallarla ve oluşturduğu örgüt yapısı ile; toplumsal
yaşamın belirli bir nizam altında işlemesini sağlamış, ticaretin dürüst ve müşteri
memnuniyeti odaklı yapılmasını, sosyal yaşamda da dayanışmanın ön plana
çıkarılmasını öngören bir modeli hayata geçirmiştir.
Bir deri ustası olan pirimiz Ahi Evran’ın kurduğu Ahi Teşkilatı, Selçuklulardan
Osmanlı İmparatorluğu’na değin ahlaki ve mesleki yönleriyle devlet ve toplum
yaşamına yön vermiştir.
Bugünkü sivil toplum örgütlerinin, meslek kuruluşlarının da temelini oluşturan
Ahi Örgütleri, devlet teşkilatlanmalarına da örnek oluşturmuş, içinden pek çok
ülke yöneticisi çıkarmıştır.
Örneğin, Orhan Bey ve oğlu 1. Murat da Ahi Ocağı’ndan yetişmişlerdir.
Esnaf sanatkarların üstadı, piri Ahi Evran’ı daha ayrıntılı tanımak istersek;
Ahi Evran, o dönem Türk hakimiyetinde olan, Batı Azerbaycan tarafındaki Hoy
kasabasında doğdu.

Asıl adı Mahmut’tur. Babasının adına ve doğum yerine nispetle Mahmut bin
Ahmet el-Hoyi (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Lâkabı “dinin
yardımcısı” anlamına gelen Nasiruddin’dir.
Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi memleketi olan Azerbaycan’da
geçmiş olsa da, gençliğinde Horasan ve Maveraünnehre giderek o yörede büyük
üstatlardan ders almıştır. Bu arada âlim Fahrettin Razi’den aklî (fen) ve naklî
(dini) ilimleri öğrenmiştir.
Ahi Evran, bir hac yolculuğu esnasında (tahminen 1204’te), evliyadan Şeyh
Evhadüddin Kirmani ile tanışmış ve ondan ders almış, tefsir, hadis, fıkıh, kelâm
ve tıp alanında derin bir âlim, tasavvuf yolunda yüksek makam sahibi bir velî
olmuştur.
Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Muhyiddin Arabî ve
hocası Evhadüddin Kirmani ile birlikte Anadolu’ya gelen Ahi Evran, bu
tarihlerde hocası Evhadüddin Kirmani’nin kızı Fatma Bacı ile evlenmiştir.

Anadolu’da özellikle esnafa İslâmiyeti anlatarak dünya ve ahiret işlerini düzenli
hâle getirmeleri için nasihatte bulunmuştur. Yaklaşan Moğol tehlikesine karşı
halkı uyarmıştır. Hocasının vefatından sonra O’nun vekili olmuştur.
Ahi Evran Anadolu’ya geldikten sonra Kayseri’de bir debbağ (deri işleme)
atölyesi kurmuştur. Sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Moğollara
karşı Kayseri’yi savunan Ahileri, Ahi Evran teşkilatlandırmıştır. Daha sonra
Konya’da faaliyetlerini sürdürmüştür.
Kısa bir dönem Denizli’ye de giden Ahi Evran tekrar Konya’ya dönmüş, son
olarak da Kırşehir’e yerleşerek, ömrünün sonuna kadar Kırşehir’de yaşamıştır.

Ahi Evran, kaynağını Yesi’den alan kutlu bir davânın gönül erleri ile birlikte bu
toprakları vatan yapmanın, Anadolu’nun Türkleşmesi ve islamlaşmasının
öncülüğünü yapmıştır.
Özellikle yeni kurulan Ahilik sistemi ile Anadolu’ya göç eden Türkmenlere hem
aş hem iş vermiş; onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman ve vasıflı bir
meslek sahibi üretici insan hâline getirmiştir. Onları hiç ölmeyecekmiş gibi bu
dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışan insanlar halinde yetiştirmiştir.
Böylece Anadolu’nun iktisadi kalkınmasına ve imâr edilmesinde öncülük
etmiştir.
Ahi Evran, 32 çeşit esnafı teşkilatlandırmış; Selçuklu ve Osmanlı coğrafyasında
sanatını icra eden bütün esnaflar İslâm medeniyetinin zirve kuruluşu Ahilik
Teşkilatının merkezi Kırşehir olduğu için buradan “İcâzetnâme” almışlardır.
Kardeşliğin, cömertliğin, yiğitliğin, fedakârlığın, doğruluğun, dürüstlüğün,
kalitenin, üretimin, ahlâkın, sanatın, aklın ve bilimin esas alındığı Ahilik
Teşkilatının kurucusu bu faziletli âlimin, kesin olmamakla birlikte Moğollara
karşı mücadele ederken 93 yaşında şehit edildiği ifade edilmektedir. (1261 /
H.653).
Kabri Kırşehir’de kendi adı ile anılan camiin bitişiğindedir. Ahi Evran’ın 20
kadar te’lif ve tercüme eseri mevcuttur.